Sol ayağım kitabı, sosyal bilgiler öğretmeni olarak
ve bir özel eğitim öğretmeni adayı
olarak okumaktan büyük keyif aldığım bir kitap oldu. Bu kitabı tüm
meslektaşlarımın okumasını tavsiye ederim. Hatta bu kitabı sadece
meslektaşlarımın değil bütün herkesin okumasını bununla birlikte ortaokul
çağında olan tüm öğrencilerin Türkçe derslerinde zorunlu okutulmasını isterim.
Kitap engelli bir bireyin çocukluğundan başlayıp ergenliğine kadar olan yaşamı
anlatmaktadır. Sosyal çevrenin çocuğun üzerinde olan etkisinin ne kadar önemli
olduğunu bizlere göstermektedir. Engelli bireyleri tanıdıkça onlara karşı nasıl
davranmamız gerektiğini bizlere anlatmakla birlikte bizlerle onların arasında
büyük bir empati bağı kurmaktadır. İşte bu sebeptendir ki bu kitabı, özellikle
okul çağında olan ve engelli yaşıtlarına nasıl davranılması gerektiğinin
farkında olmayan tüm çocuklara okutmamız gerekmektedir. Böylece engelli
bireyler için daha yaşanılası bir yaşam alanının temellerini atmış olacağımıza
inanmaktayım.
Günümüzde
sosyal yapılara baktığımız zaman evrensel tasarım ilkelerinden çok uzakta olan
bir çevreyle karşılaşmaktayız. Bunun birçok sebebi olmakla birlikte bunların
başında gelen empati eksikliğidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin
eseridir.’ sözünden yola çıkarak.
Geleceğimizin mimarı olan gençlerimize bu duyguyu kazandırdığımızda, gelecek
çok daha güzel gelecek demek insanı mutlu etmektedir.
Sol ayağım kitabının baş kahramanı
olan Christy Brown’un tam olarak engel durumu bizlere anlatılmamaktadır.
Romanda anlatılana göre doğum öncesi veya doğum esnasında oluşan bireyin vücut
kaslarını kontrol edememesinden bahseder. Bu durumda bireyin engel durumunun
cerabrel palse olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Christy vücudunun kaslarından sadece sol ayağını
kontrol edebilmektedir. Kitabın belkide beni en çok etkikeyen yanı annesinin
hiçbir zaman umudunu kaybetmeden Christy’in yanında olması ve onun düzeleceğine
dair olan inancıdır. Bu rahatsızlığı yenmek için ona olan sosyal desteği
esirgemeden yanında olmasıdır. Eğitim önce evde başlar sözünün bizlere ne demek
olduğunu somut bir örnekle annesi göstermiştir. Ailesinden ve çevresinden ne
kadar olumlu destek alırsa alsın. Engel durumunu farketmesi ve kendi iç
dünyasına çekilmeside kaçınılmaz olmuştur. İnsanlarla iletişim kuramaması,
duygu ve düşüncelerini insanlara aktaramamasıda bu durumda etkili olmuştur.
Fakat bu durumun üstesinden gelmek dünyaya kendisini anlatabilmek için farklı
yollar aramaktan bıkmamıştır. Bu zaman diliminde yaşamış olduğu duygu
değişimlerini net bir dille ifade etmiştir. Aynı dönemde tedavi yöntemlerinin ortaya çıkmasıyla
birlikte kahramanımız bir tedavi sürecine girmiş ve bu yolda büyük bir başarı
izlemiştir. Tedaviye olumlu sonuç veren Christy diğer insanlar gibi olmasa da
artık ayakta durabiliyor, ve insanlarla konuşarak iletişime geçebiliyor. Bu
durumda kahramanımız üzerindeki ‘kendisini diğer bireylere ifade edebilmenin’
vermiş olduğu bir rahatlamayla öykü bitiyor.
Bu kitaptan
çıkarılabilecek konu başlıkları:
Bu kitap engelli bireylerin farklı
bir gözle bakılmaması, onlarada normal gelişim gösteren bireyler gibi
davranılması gerektiğini bizlere aktarmaktadır. Bizim farklı bakışlarımızda
kendilerini toplumdan soyutlamaya başlayan bireyler ilerleyen süreçte ruhsal
bunalımla birlikte gelen intihar düşüncelerine kapılmamaları elden bile
değildir.
Engelli bireyler için sosyal destek
onları hayatta tutan can damarlarıdan biridir.
Onlarında sosyalleşmesi için farklı
ortamlara girmeleri gerekmekte fakat bu ortamlar onlara göre tasarlanmadığı
için sorunlar yaşamaktadırlar.
Kendi başlarına bağımsız hareket
yapabiliyor olmak hem aileleri için hemde kendileri için mutluluk kaynağı
olmaktadır. Bu yüzden bağımsız hareket için aletlere ihtiyaç duymaktadırlar.
Bu konu başlıklarıyla birlikte
engelliler için engelsiz günlerimiz olsun, onlardan önce bu engelleri biz
ortadan kaldıralım. Zor olan hayatlarına öncelikle bizler el atalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder